Haber
2014-02-16 17:03:09
Cemaat Yılların Birikimi Olan Toplumsal Teveccühü Tüketmekten Vazgeçmelidir

Eğitim-Bir-Sen Balıkesir Şubesi olarak Genişletilmiş İl Divan toplantısı yapıldı. Otel basri Toplantı Salonunda yapılan toplantıya Genel Başkan Yardımcımız Ali YALÇIN katıldılar. Bunun yanı sıra 20 ilçeden okul temsilcileri, ilçe temsilcilerimiz katıldılar. Şube başkanımız İbrahim Etem YILMAZ’ın açılış konuşmasının ardından Ali YALÇIN bir konuşma yaptı.

17 Aralık Süreci “Egemen Millet” ve “Bağımsız Devlet” Hedefine Ulaşan Türkiye’den Rahatsızlığın Dışavurumudur

Türkiye, 12 Eylül 2010 referandumu ile birlikte, bir asrı aşkın süredir devam eden, bazen açık bazen gizli şekilde varlığını sürdüren vesayet sistemine son vermiştir. Bu durum, aynı zamanda eylem ve tavırlarını bağımsızlık temelinde belirleyen yeni Türkiye fotoğrafını da ortaya çıkarmıştır. Yeni Türkiye içeride ve dışarıda bazı odakları memnun etmemiştir. Yolsuzluk iddia ve ithamları üzerinden startı verilen 17 Aralık Küresel Operasyonu, “egemen millet” ve “bağımsız devlet” duruşundan rahatsızlık duyan küresel yapının ve onun uzantılarının “yolsuzluk iddiaları” kılıfı giydirilmiş yeni senaryosudur. Bu yönüyle 17 Aralık’ta, tereddüde yer bırakmayacak şekilde devleti, milleti ve hükümetiyle birlikte Türkiye hedef alınmıştır.

17 Aralık, 7 Şubat ve Gezi Parkı olaylarının başlangıç bölümlerini oluşturduğu arkası yarın tiyatrosu hükmündeki kirli senaryonun yeni bir bölümüdür. Milletin egemen, devletin bağımsız olmasından rahatsızlık duyan iç ve dış odaklar, 17 Aralık’ta, yeni bir vesayet tesis etmek için bir nevi “altın vuruş”a yeltenmiştir. “Yolsuzluk” sosuyla servis edilen 17 Aralık Küresel Operasyonu konusunda bizim görüşümüz nettir. Öncelikle “Operasyon kimin işine yaramaktadır” sorusunun cevabı, herkesinde yakinen şahit olduğu gibi Türkiye’nin işine yaramadığıdır. Ülkedeki ekonomik kayıp her geçen gün artmakta fatura her geçen gün derinleşmektedir.  Küresel operasyonla birlikte “yolsuzluk” ve “paralel devlet” olmak üzere ortada iki de iddia vardır. Her ikisinin üzerine de kararlılıkla gidilmelidir.

Yolsuzluk iddia ve ithamlarının,  hukukun genel ilke ve kurallarına uygun olarak kimse peşinen mahkûm ya da masum ilan edilmeden araştırılması, soruşturulması ve gerekli yargı süreçlerinin işletilmesi aklıselimi devre dışı bırakanlar hariç bütün toplumun ortak beklentisidir. Şu hususun altını özellikle çizmek istiyoruz. Yolsuzlukla iddialarıyla ilgili yargı sürecine; herkes hem “masumiyet karinesi”nin hem de “tarafsız ve bağımsız yargı” ilkesinin hilafına olacak eylem ve tutumlardan özenle kaçınarak destek vermeli, yargıyı etkileyecek ya da töhmet altında bırakacak beyanlardan kaçınmalıdır.  

Cemaat yılların birikimi olan toplumsal teveccühü tüketmekten vazgeçmelidir

17 Aralık sürecinde bizi en çok üzen, en çok etkileyen, bu ülkenin çocuklarına, gençlerine ve insanlarına dini hassasiyetlere dayalı hizmetler sunduğunu düşündüğümüz bir cemaatin pozisyonudur. Türkiye’de ve yurt dışında eğitim faaliyetleriyle öne çıkan, uluslar arası vizyonuyla takdir edilen cemaatin bir başka ifadeyle hizmet hareketinin, 17 Aralık sürecinde takındığı tavır, kullandığı üslup ve deklare ettiği görüşler sadece bugüne değil geçmişe dönük tereddüt ve ithamlara da kapı aralamaktadır. Hizmet hareketinin son derece önem verdiği anlaşılan “dershane düzenlemesini dahi unutturacak kadar yolsuzluk iddiaları üzerinden siyasi söyleme bürünmesini, siyasi iktidarı ve Başbakanı hedef alan söylemlerini makul ve makbul bir gerekçeye dayandırmak ne yazık ki mümkün gözükmemektedir. Cemaatin dershanelerle ilgili tartışma sonrasında ortaya koyduğu tavır ve görüşleri demokratik tepki olarak nitelendirme olasılığı yok olmakta, mevcut konumu ve duruşu itibarıyla her geçen gün operasyonun zanlıları arasına yerleştirilme ihtimali artmaktadır. Yılların birikimi olan toplumsal teveccüh bir çırpıda kaybedilmek istenmiyorsa hizmet hareketi, paralel yapılanmanın merkez unsuru olduğuna yönelik toplumsal algının oluşmasına kaynaklık teşkil eden tavırlara, söylemlere ve ilişkilere son vermeli, acilen varoluş gerekçesini oluşturan hizmet alanına çekilmelidir.

Referandumda evet için güç birliği yapanların hayırcıların ekmeğine yağ sürmesi milletin beklentilerine hizmet etmez. Aksine ortak kazanımların kaybedilmesi gibi arzu edilmeyen sonuçlara da kapı aralayabilir. Türkiye enerjisini içerde tüketmesi gereken bir ülke değildir. Filistin’in, Arakan’ın, Doğu Türkistan’ın, Mazlum Suriye Halkının umudu Türkiye’dir. Dünya mazlumlarının umudu söndürülmemelidir.  

Vatandaşlarımız Suriyeli Mazlumların “Sana İhtiyacım Var” Çağrısını Gönülden Duyuyor ve Gereğini Yapıyor

Suriye, gözünü kan bürümüş, eline bulaşan mazlum kanı her gün daha da artan cani Esed’den ve zorba Baas rejiminden kurtarılmalıdır. Bu bütün dünyanın ve bütün insanlığın ortak sorumluluğudur. Türkiye’nin bu noktadaki sorumluluğu biraz daha ağırdır. Türkiye, devleti ve milletiyle, Suriye konusuna uluslararası dengeler ve diplomatik menfaat boyutuyla değil öncelikle “insani merhamet” ve “mazluma destek” anlayışını merkeze alarak bakmaya devam etmelidir. Biz, devlet ve millet olarak zalim Esed’in ve zorba Baas rejiminin yıkılışını beklemeden, Suriye’nin mazlum halkının “Sana İhtiyacım Var” çağrısına gönülden cevap vermeliyiz. Bu amaçla ve bu ad altında düzenlediğimiz yardım kampanyamıza, teşkilatımızın ve bütün milletimizin kadirşinas ve diğergam bir tavırla destek olacağına inanıyoruz.

 27. Başkanlar Kurulumuzu gerçekleştiriyoruz. Ülke ve dünya gündeminde cereyan eden bazı hususlarla ilgili kanaatlerimizin ardından şimdi de eğitim çalışanlarının sorunları ve özlük haklarına dair bazı başlıkların altını çizmek istiyorum.

 4/C Statüsündeki Kamu Görevlileri Kadroya Geçirilmelidir

Sözleşmeli personelin kadroya geçirilmesine yönelik iki kanuni düzenleme yapılmasına karşın 4/C kapsamında istihdam edilen kamu görevlileriyle ilgili böyle bir yasal zemin hala üretilmiş değildir. Sendika ve konfederasyonumuzca 4/C’li personelle ilgili olarak son yıllarda şüphesiz önemli kazanımlar elde edilmiştir. Sendika üyesi olabilmeleri, çalışma sürelerinin 11 ay 28 güne çıkarılması, hizmet sözleşmelerindeki hukuka aykırı hükümlerin düzeltilmesi, aile ve çocuk yardımından faydalandırılması gibi önemli kazanımlar sağlanmıştır. Son toplu sözleşmeyle bekar bir 4/C’li net 253 TL, evli ve iki çocuklu 4/C’li net 483 TL iyileştirmeye kavuşmuştur. 4/C kapsamındaki personelin asıl ve haklı beklentisi, bizim de toplu sözleşme teklifimiz olan; 4/C statüsünde istihdam edilenlerin kadroya geçirilmesidir. 4/C’li personel, kadrolu memur statüsüne ya da en kötü ihtimalle kadrolu işçi statüsüne geçirilmelidir.

 

Akademik Personelin Maaşlarını İyileştirmeye Yönelik Zam Acilen Yapılmalıdır

Türkiye akademik personelin mali hakları ve maaş durumu itibarıyla, Kanada, Güney Afrika, Brezilya, İsrail, Malezya ve Arjantin gibi ülkelerin gerisinde 20. sırada yer almaktadır. Bu, Türkiye’nin dünyanın 17. büyük ekonomisi olma durumuyla örtüşmemektedir. Üniversite sayısının artırılması politikası, nitelikli akademisyenlerin yetiştirilmesi ve mevcut akademik personelin devlet üniversitelerinde kalmasının sağlanması argümanlarıyla desteklenmelidir. Bunun yolu, 2002-2012 döneminde real maaş artışı kayıplarını da giderecek şekilde akademik personele zam yapılmasıdır. Aksi halde, akademik kariyer yolculuğuna çıkan başarılı öğrencilerin kısa süre içerisinde kamunun açtığı uzmanlık, müfettişlik ve diğer kariyer unvanlara atanmak yönündeki eğilimi engellenemez. Büyük Türkiye hedefinin ihtiyaç duyduğu beyinleri yetiştirecek üniversitelerin nitelikli öğrencileri elinde tutamamasına ilişkin vahim tablo devam eder.

 

Eğitim-Bir-Sen olarak öğretim elemanlarının durumlarına ilişkin gerçekleştirdiğimiz iki çalıştay sonrası hazırladığımız “Ulusal ve Uluslararası Karşılaştırmalar Işığında Öğretim Elemanlarının Mali Hakları Raporumuzu” YÖK Başkanıyla birlikte kamuoyuna açıkladık ve Çalışma Bakanına taşıdık. Maliye Bakanlığı ile görüşmeler yaptık. Yakın dönemde gerçekleşen görüşmemizde konuyu Sayın Başbakanın dikkatine sunduk. Beklentimiz ve teklifimiz, öğretim elemanlarına yönelik 2002-2012 arası reel kayıpları karşılayacak, beklentilere cevap verecek bir iyileştirmenin ivedilikle yapılmasıdır.

Meclise Sevk Edilen Milli Eğitim Bakanlığıyla İlgili Yasa Tasarısının, Bazı Kısımları Tasarıdan Çıkarılmalı, Bazı Kısımları ise Gözden Geçirilmelidir

MEB’nın teşkilat yapısı başta olmak üzere MEB ile ilgili çeşitli düzenlemeleri içeren kanun Tasarısı TBMM’ne sunulmuştur. Geniş kapsamlı sayılabilecek ve birçok konuda değişiklik içeren böyle bir tasarının, başta yetkili sendika Eğitim-Bir-Sen olmak üzere paydaşların görüşüne başvurulmadan hazırlanması ve Meclise sunulması tasvip edilemez.

Yetkili sendika olarak yaptığımız değerlendirmeleri, eleştiri ve önerileri kamuoyuyla paylaştık. Bazı noktalarda çok olumlu yönlerinin de bulunduğu düşündüğümüz tasarının bütününü yeniden ifade etmek yerine bir iki başlığının altını çizmek istiyorum.

Okul Yöneticilerinin Görev Sürelerinin Sınırlandırılması Değil, Eğitime Odaklanmaları Hedeflenmelidir

Milli Eğitim Bakanlığında en fazla yargı konusu olan düzenlemelerin başında; şüphesiz eğitim kurumu yöneticilerinin seçimi, atanması ve yer değiştirmelerine ilişkin yönetsel düzenlemeler yer almaktadır. 100 bin eğitim kurumu yöneticisinin görev yaptığı bakanlıkta bu konuda yaşanacak her tartışma ve değişiklik, okul iklimine, eğitim sistemine, öğretmenlere ve hepsinden önemlisi doğrudan öğrencilere yansımaktadır.  Çok yakın bir tarihte hayata geçirilen sınav+mülakat düzenlemesinin sonuçları ortaya çıkmadan, somut veriler üzerinden sağlıklı değerlendirmeler yapılmadan, eğitim kurumu yöneticilerinin sınav veya başka bir objektif kıstas olmaksızın doğrudan Valiliklerce atanması uygulamasına geçilmesi yeni tartışmaları tetikleyecek ve beraberinde bazı sıkıntılara kapı aralayacaktır. Tasarıdan, eğitim kurumu yöneticilerine ilişkin bölümler çıkarılmalı, görevlerine henüz yeni başlayan on binlerce yöneticinin işine yoğunlaşmasına fırsat verilmelidir.

Öğretmenler Sınava Değil, Öğrencilerin Eğitimine Yoğunlaşmalıdır

Tasarının aday öğretmenlikten öğretmenliğe geçişte sınav uygulaması öngören hükmünün, yönetilemez boyutta sorunlara kapı aralayacağını düşünüyoruz. Öğretmenlerin yoğun bir idari baskı altında, iş güvencesi olmaksızın görev yapmalarına neden olacak olan yeni yaklaşım, objektif, ölçülebilir ve denetlenebilir olmaktan ziyade, kuşkuları artırabilecek sonuçlara yol açabilir. Öğretmenlerin hem meslek öncesi hem de görev sırasında oldukça fazla sayıda sınava tabi tutulmaları öğretmenlerin öğrencilerinden ziyade kendilerine yoğunlaşmalarına neden olabilir. Bu durum eğitim öğretim hizmetinin ana amacı olan öğrencilerin ikinci plana itilmesi gibi, eğitim sistemini bütün yönleriyle tehdit edecek sonuçlara kapı aralayabilir. Tasarının bu maddesi nitelik arttırıcı bir adaylık süreci tasarımı hedeflenerek yeniden düzenlenmeli, ancak aday öğretmenlikten öğretmenliğe geçişe mahsus bir sınav kesinlikle alternatifler arasında olmamalıdır.

Kariyer Basamakları Muamma Olmaktan Çıkarılmalıdır

Tasarıda kariyer basamakları uygulamasından vazgeçildiği izlenimini uyandıracak ibareler bulunmaktadır. Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı doğrultusunda kariyer basamakları konusunda yeni bir düzenleme beklentisi mevcutken, 1739 sayılı Kanun’un 43. maddesinin kariyer basamaklarına ilişkin iki fıkrasının yürürlükten kaldırılması, lisansüstü ve doktora eğitimlerini tamamlamış olmakla uzman öğretmen ve başöğretmen olma beklentisi taşıyan öğretmenlerimizin hayal kırıklığına neden olmuştur. Bakanlığın öğretmen politikalarında, yüksek lisans ve doktoralı öğretmen vurgusu yaptığı bir ortamda kariyer basamakları uygulamasından vazgeçmek istemesi çelişkili bir yaklaşımdır.. Sendikamızın teklifi ve öğretmenlerimizin beklentisi, Anayasa Mahkemesinin iptaline konu olan kısımlarda ilgili düzenleme yapılarak, öğretmenlerin alan bilgilerinin ölçüldüğü, performanslarının değerlendirildiği bir sistemin ortaya çıkarılmasıdır. Mesleğin kariyer meslekler arasında yer almasının sağlanılmasıdır. Öğretmenlik mesleğinin kariyer meslek olması en az eğitime yapılacak fiziki yatırımlar kadar önem taşımaktadır.

MEMUR-SEN
KONFEDERASYONU
EĞİTİMCİLER BİRLİĞİ
SENDİKASI
Zübeyde Hanım Mahallesi Sebze Bahçeleri Caddesi No:86
Altındağ - Ankara / TÜRKİYE
Tel : 0.312 231 23 06 Faks : 0.312 230 65 28
ebs@ebs.org.tr
Copyright © Eğitim Bir Sen